Alan Yayınları
YENİ YAYINLAR
Alışın Her Yerdeyiz!
Mahcup Feministlerden Feminist Aktivistlere
Yayına Hazırlayanlar:
Funda Şenol,
Sevgi Uçan Çubukçu, 2024
2017’de kaybettiğimiz Şirin Tekeli, kendi tabiriyle “mahcup feminist” olarak çıktığı yoldaki uzun yürüyüşünde Türkiye’de feminist hareketin akacak mecra bulmasına, ataerkil düzene meydan okumasına ön ayak olan önemli figürlerden biriydi. Bunu, kuşağının kararlı ve yürekli feminist kadınlarıyla birlikte bir feminist literatürün oluşmasına, temel kavramların yerleşmesine ve nihayet feminizmin bir akım olmanın ötesine geçerek bir politik pozisyon haline gelmesine kapı aralayarak yaptı.
Dünyanın pek çok yerinde ve Türkiye’de cinsiyet ayrımcılığının, eşitsizliklerin hükümet politikalarıyla desteklendiği bu dönemde bu alanda savunuculuk yapan toplulukların sesi bu kadar gür çıkıyorsa, feminist aktivizm ve LGBTİ aktivizmi her türlü baskıya rağmen bu kadar inatla sürdürülüyorsa bu biraz da Şirin Tekeli ve ilk kuşak feminist kadınların mücadelesinin verdiği ilhamladır.
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemek, teşvik etmek ve aynı zamanda Tekeli’yi anmak amacıyla 2017’den beri Şirin Tekeli Araştırma ödülleri veriyor. Ödüle layık görülen çalışmalardan derlenen bu kitapta yeni dünya düzeninde cinsiyet ilişkilerinin değişimi, dilde feminist alanın inşası ve yeni aktivizm biçimlerine dair, çoğu saha çalışmasına dayanan makaleler yer alıyor. Şirin Tekeli’nin de söylediği gibi: “Daha yapacak çok şey var. Yılmak yok. Top artık, beşinci ve altıncı kuşak feministlerde…”
Kadınların ve Kız Çocuklarının Adalete Erişimi:
Türkiye Örneğinde Teorik ve Uygulamalı Bir İnceleme
Yayına Hazırlayanlar:
Nazime Beyhan,
Fatma İrem Çağlar Gürgey,
Gülriz Uygur, 2024
Adalete erişim, farklı anlamları olan bir terimdir. Bu terimin içerdiği anlam farklılıkları, adalete erişimle ilgili problemlere farklı yaklaşımları da etkilemektedir. Problemin tam olarak anlamak için farklı boyutları bir bütün içerisinde ele almak gerekmektedir. Bütünsellik yaklaşımı, adalete erişimin sadece adli yardıma veya mahkemelere erişim olarak görmekten öte, hakların bilinmesi ve düzenlenmesi aşamasına katılımı da içeren, mahkeme sürecinin tamamlanması ve sonrasını da kapsayan geniş bir adalete erişim kavramından hareket etmeyi gerektirir. Günümüzde sadece adalete erişimden değil, etkili adalete erişim vurgulanmaktadır. Bu, adalete erişimin sadece soyut bir hak olarak tanınmasının yeterli olmadığını, hayata geçirebilmesi için gerekli koşulların sağlanması gerektiğini ifade eder. Bunun için yaşanılan eşitsizliklerin farkında olmak gerekmektedir. Bu eşitsizliklerden biri de toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda kendisini göstererek yaşadığımız yapıları etkilemektedir. Bu yapılardan biri de hukuktur. Hukuktaki yapısal eşitsizlik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından adalete erişimi güçleştiren başlıca faktörlerdendir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında adalete erişimi kadınlar açısından ele alan bu çalışma, yapıyla ilgili eşitsizlikleri farklı boyutlarda ortaya koymakta, bunların ne gibi sonuçları yol açtığını tartışmakta ve yapı içerisinde kadınların adalete erişimiyle ilgili çözüm önerilerini sunmaktadır. (ARKA KAPAKTAN)
Emeğin Kadın Halleri
Kadınİşçi Zehra Kosova Anısına
Yayına Hazırlayanlar:
Feryal Saygılıgil,
Necla Akgökçe, 2024
Kadınlar eşit değerde işe düşük ücretle çalışmaya, esnek, güvencesiz ve kötü çalışma koşullarına, kadın oldukları için işyerlerinde maruz kaldıkları şiddete, tacize, mobbinge karşı çıkıyor, kendi çalışmalarının “ek gelir” olarak görülmemesi, emeklerinin değersizleştirilmemesi için mücadele ediyorlar.
Kadın emeğine dair geniş katılımlı tartışma ortamı yaratmak, kadın emeğini gündemleştirmek üzere Kadınİşçi’nin 29 Nisan 2023 tarihinde Zehra Kosova anısına düzenlemiş olduğu sempozyumun seçilmiş metinlerinden oluşan bu kitap, umarız kadın işçilerin seslerinin duyulmasına vesile olur.
DENEYİMİN VE DİRENİŞİN KADIN BİLGİSİ
KADIN EMEĞİNİN SANATSAL VE KÜLTÜREL YANSIMALARI
TARİH İÇİNDEKİ GÖRÜNÜRLÜKTEN KADIN İŞÇİ TARİHİNE
TANIKLIKLAR: KADIN İŞÇİLERİN DENEYİMLERİ
GÖÇMEN KADIN EMEĞİ
TARTIŞMALAR EMEK-BEDEN, KADIN EMEĞİNİN YENİ GÖRÜNÜMLERİ
KATKIDA BULUNANLAR: Bahar Gök, Begüm Acar, Betül Kocaaslan, Çisel Karacebe, Esra Kasap, Fikriye Sarıgül, Özlem Akkaya, Merve Çeltikçi, Nur Üstündağ, Saniye Evren, Semiha Arı, Semra Türkmen, Sezen Yılmaz, Şahika Hancı, Yıldız Öztürk, Zeynep Uçar.
Sözün Dolaştığı Yer;
Kadınlar, Siyaset ve Kolektif Bellek Kadınlar
Derleyenler:
Halise Karaaslan Şanlı,
İnan Özdemir Taştan,
Ülkü Doğanay, 2024
Eser Köker’e Armağan kitaplar dizisinin ikincisi olan Sözün Dolaştığı Yer: Kadınlar, Siyaset ve Kolektif Bellek, sinema, siyasal iletişim ve siyasal katılım konularının ağırlıkla kadın odağından değerlendirildiği yazıları bir araya getiriyor. Kitapta, kadınların sinemasından erkekliğin sinemada inşasına, Fransız sinemasından Yeşilçam’ın Hollywood uyarlamalarına, filmlerin bir propaganda aracı olarak kullanılmasından siyasal iletişime, iletişim özgürlüğüne, iletişimsel eyleme, kadın gazetecilere, kadınların medyada ve siyasette temsiline kadar uzanan geniş bir yelpazede Eser Köker’in çalışma alanlarıyla ilişkilenen makaleler yer alıyor. Kitabın ikinci bölümü ise meslektaşlarının, öğrencilerinin ve yol arkadaşlarının tanıklıklarını aktardıkları kısa yazılardan oluşuyor.
EMEĞİ GEÇENLER:
Ülkü Doğanay, İnan Özdemir Taştan, Halise Karaaslan Şanlı, Ali Bizden, Arzu Çur, Bişeng Özdinç, Burhan Eraslan, Dilan Çiftçi, Fatih Polat, Fatma Gürses, Funda Tuğrul, Hatice Çoban Keneş, İpek Gürkaynak, Levent Köker, Meral Özbek, Nermin Abadan Unat, Nejat Ulusoy, Nilgün Abisel, Nur Betül Çelik, Pembe Behçetoğulları, Serpil Sancar, Sevda Alankuş, Umut Tümay Arslan,
Yaşını Gösteren Kadınlar
Yaşlanmanın Feminist Deneyimi
Kolektif, 2024
“Tartışacak, konuşacak çok şey var çünkü patriyarka, gençliğimizdekilere ek olarak, farklı ezme, sömürü biçimleriyle yaşlandığımızda da peşimizde. Kapitalizm ise yıkıcılığını daha derinden hissettiriyor, ayrımcılığı had safhada yaşatıyor bize. Tahakküm farklı biçimleriyle geliyor, şiddetin başka yüzlerini de görüyoruz ‘yaşlanan’ kadınlar olarak.
Yaşadıklarımızı, gözlemlerimizi değerlendirirken sorularımız çeşitlendi. Feminist bakışımız bizi, olumsuz anlamlar yüklenen yaşlılık düşüncesinden uzak tutmaya yetiyor mu? Farklı kuşaktan feministler bir aradayken yaşlı ayrımcılığı hissediyor muyuz? Genç kadınların olumlu, güçlü bir yaşlılık fikriyle yaşlanması için yaşçılık, yaş ilişkileri konusunda farkındalık yaratmak için neler yapabiliriz?”
Mektuplardan oluşan bu kitapta, feminist hareketten gelen kadınlar yaşlılık konusu üzerine söz alıyorlar. Kadınlar, kendi yaşlılıklarını ve yaşlanma deneyimlerini, yaşlılıkla ilgili korkularını, yaşlılıkla ilgili çarpıtılmış düşünceleri irdeleyip yaşlılığın feminist bir mesele olduğunu görünür kılıyorlar. Kitap, açtığı bu tartışma başlığı bağlamında ufuk açıcı bir eser niteliğinde.
KATKIDA BULUNANLAR:
Zeynep Esmeray, Zekiye Karaca Boz, Zehra Çınar, Yasemin Özgün, Ülkü Özakın, Şöhret Baltaş, Şener, Sebahat Tuncel, Özgür Can sunata, Nilüfer Yılmaz, Necla Akgökçe, Nazlı Azapçı, Mehtap Doğan, Latife Demirci Kahya, İmge Meral Yaman, İdil Soyseçkin, Hülya Üstün, Hatice Erbay, Handan Koç, Gülseren Pusatlıoğlu, Gülsen Ülker, Fatma Nevin Vargün, Fatma Bayram, Evun Sevgi Okumuş, Evren Paydak, Esra Koç, Dilek Alıcıoğlu Cömert, Cevahir Özgüler, Bilgen Tümen, Beril Eyüboğlu, Aysel Kılıç, Aynur Demirdirek, Aksu Bora.
Mahremiyetsiz Alanlar
Mensturasyondan Anneliğe Kadın
Merve Yılmazbilek, 2024
Ataerkil toplumda kadınlar bedenleri üzerinden tanımlanarak kimlik kazanırlar. Buna rağmen vajina, mensturasyon, doğum, meme gibi kelimelerin ve bunlarla ilgili deneyimlerin görünmez kalması istenir. Mensturasyon kanı pisliği ve kadının ötekiliğini işaret eder. Aynı zamanda doğurganlığı sağladığından toplumun kadına uygun gördüğü rol olan anneliğe de hizmet eder. Böylece kan, Kristeva’nın abject’i olarak karşımıza çıkar. O halde ataerkillik için mensturasyon kanı gibi kadın da mı abject’tir? Erkeğin karşısında öteki olarak kurulan kadın bir yandan da “anne” olarak kutsallaştırılır. Ataerkilliğin söylemsel oyunları, kadınların doğurabilme potansiyellerine yönelik olup ataerkil kazanç sağlamak içindir.
Kadınların kanadığı bu savaş meydanında verilen kimlik mücadelesinde bedenler, deneyimler ve istekler sistem tarafından bilinçli olarak görünmez kılınır. Bu nedenle elinizdeki kitap, biz kadınların ataerkil sisteme meydan okuma çağrısıdır. Feminist yazında kadın bedeninin ve doğurganlığının nasıl ele alındığına yönelik tartışmalara ve feminist mücadeleye yer verir. Dünya literatüründeki feminist teorinin ve mücadelenin yanı sıra Türkiye’deki gelişmeleri de incelemektedir. Feminist yöntembilimle mensturasyon, çocuk sahibi olma, hamilelik, doğum ve annelik temalarının kadın deneyiminde ortaya çıktığı anlamları göstermektedir. Böylece sessizleştirilmeye çalışılan alanlar ve deneyimler, sistem tarafından değil özne olan kadınlar tarafından açığa çıkartılır.
Türkiye’deki feminist yazında bile nadiren karşımıza çıkan bu meseleler, hazırlanan bu kitapla kadın deneyiminin sesini duyurmayı hedeflemektedir. Vajinamızdan gelen ilk kanla damgalanmış olan biz kadınlardan cinselliğimizde, doğumlarımızda hatta anneliğimizde bile kanamamız istenir. Kanayan ama konuşmayan, görünmez olan, boyun eğenler olmamız istenir. Oysa ataerkilliğin anlayamadığı bedenimiz gibi onunla ilgili kararların da bize ait olduğudur. Ataerkillik bir bukalemun gibi vajinamız aracılığıyla bizleri kontrol etmeye çalışsa da görünürlüğümüz ve mücadelemiz paylaştıkça güçlenecektir.
Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı
Geç Osmanlı Doğum Politikaları
Gülhan Erkaya Balsoy, 2024
On dokuzuncu yüzyıl tarihçiliği nitelik ve nicelik açısından son derece gelişmiş olmakla birlikte bu dönemin, kadınlar ve toplumsal cinsiyet açısından hâlâ araştırılıp tartışılacak pek çok yönü var. Geç on dokuzuncu yüzyıl, politik bir alan olarak kadın bedeni söz konusu olduğunda nasıl bir bakış açısıyla okunabilir?
Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı, dönemin, toplumsal cinsiyet hiyerarşileri açısından yeniden okunması için bir aracı niteliği taşıyor. Gülhan Erkaya Balsoy, bu çalışmada feminizm ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının kavram dağarcığından ve analitik yaklaşımından hareketle, Osmanlı doğum politikalarını üç ana damar üzerinden inceliyor: doğumun tıbbileştirilerek ebeliğin profesyonelleşmesi; kürtajın yasaklanması ve hamileliğin tıbbileştirilip kadın bedeninin disipline edilmesi. Bu doğrultuda yazar, ebelik mesleğinin dönüşümü, kürtajın yasaklanması, doğum pratiklerindeki değişim, hamilelik ve kısırlık konularını ele alırken Osmanlı doğum politikalarının tıbbi, yasal ve söylemsel düzeylerde ne şekilde kurgulandığını inceliyor. Bu bakımdan eser, tıp tarihi ile nüfus politikaları tarihinin kesiştiği bir alana denk düşerken daha geniş anlamda geç Osmanlı toplumsal cinsiyet tarihine ışık tutuyor. Kahraman Doktor İhtiyar Acuzeye Karşı, özel alanın politik olduğunu geç on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı toplumu üzerinden bir kez daha gözler önüne seriyor.
Feminizm ve Polisiye
Hazırlayanlar:
Ahmet Ümit,
Didem A. Büyükarman
Seval Şahin, 2024
Ahmet Ümit, Seval Şahin ve Didem A. Büyükarman tarafından yayına hazırlanan Feminizm ve Polisiye, Türkçe yazılan polisiye edebiyatı farklı bakış açılarıyla ele almak üzere 16-17 Eylül 2022 tarihlerinde Aynalıgeçit’te gerçekleştirilen “Cinai Muhabbetler” başlıklı konuşma dizisinin yayını olarak gün yüzüne çıktı.
Türkçe polisiyenin kadın kahramanlarını, kadın yazarlarını ve bu edebiyattaki kadınlığı ele alan kitapta Bülent Çağlakpınar, Didem A. Büyükarman, Hacire Aktaş, Sinem Şahin, Nedret Öztokat Kılıçeri, Selin Gürses Şanbay, Feryal Saygılıgil ve Abdullah Ezik’in makaleleri bulunuyor. Ahmet Ümit moderatörlüğünde, günümüzün önde gelen polisiye yazarları Elçin Poyrazlar, Suat Duman, Tuna Kiremitçi ve Yaprak Öz’ün “Polisiyede Kadın Kahramanları Yazmak” başlıklı panel çerçevesinde yaptıkları konuşmalar da kitapta yer alıyor.
Feminizm, Aktivizm, Gündelik Hayat
Derleyenler:
Ülkü Doğanay
Halise Karaaslan Şanlı
İnan Özdemir Taştan, 2024
Eser Köker’e Armağan kitaplar dizisinin birincisi olan Feminizm Aktivizm Gündelik Hayat, Eser Köker’le birlikte çalışma imkânı bulmuş akademisyenlerin ve yol arkadaşlarının feminist pedagojiden kadınların özyaşam öykülerine, göçmen kadın işçilerden dijital feminist aktivizme, gündelik hayattan dördüncü dalga feminist hareketlere uzanan geniş bir yelpazedeki yazılarını bir araya getiriyor.
Siyasetin Cinsiyeti
Cinsiyetçiliğe Karşı Kadın Hakları Siyaseti
Serpil Sancar, 2024
Türkiye’de kadınları siyasal alana sokmayan, onları araçsallaştıran, “başkanın kadınları” ya da vitrin mankeni konumuna indiren eril siyasetin ötesine nasıl geçilebilir? Siyasetin Cinsiyeti, kadınların siyasal hayata katılımının önündeki engelleri, cinsiyet eşitliği mücadelesinde kadınların yapabileceklerini, dünyada ve Türkiye’de birikmiş tecrübeleri, farklı kadın hareketlerinin stratejilerini, dinin kadınların baskı ve kontrol altında tutulmasındaki rolünü ele alıyor, Kürt siyasal hareketi dışında bütün partilerin nasıl kadınları bilerek, sistematik olarak siyasal alanın dışında tuttuklarına, genel ve yerel seçimlerde, parti organlarında, sivil alanda şirket yönetim kurullarında kadın adaylar için verilecek kota mücadelesinin önemine dikkat çekiyor. Kadınlar adına hareket edecek eril siyasi failler beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Sancar şöyle diyor:
“Cumhuriyet tarihi boyunca ana-akım siyasal kadrolar İslam dininin, özellikle Sünni mezhebinin kadın ve aile anlayışıyla doğrudan mücadele etmemiş, bu kesimlere hep siyasi partilerin yedek gücü olarak bakılmıştır. Bu durum İslam dininin kadınlar üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküme yeterince karşı çıkılmamasına, sessizce geçiştirilmesine yol açmıştır. İslama dayanan dini patriyarka ile modernist laikçi muhafazakârlığa dayalı patriyarka, iki farklı uçta ama kadın hakları konusunda benzer sonuçları doğuran siyasetler oldular; kadın-erkek eşitliğinin evrensel normlarından yana göründüler, ilgili siyasi belgelere imza attılar ama gereğini yerine getirmediler.”
Gönüllü Çocuksuzluk
Aileyi Baştan Tanımlayan ve Yeni Bir Bağımsızlık Çağı Yaratan Hareket
Amy Blackstone, 2023
Gönüllü Çocuksuzluk-Aileyi Baştan Tanımlayan ve Yeni Bir Bağımsızlık Çağı Yaratan Hareket, çocuksuz aile ve birey kavramlarını odağına alıyor. Hayatın akışında çocuk sahibi olmanın “normal”, olmamanınsa bir şekilde “uygunsuz” olarak algılandığı toplumlarda, kendi iradeleriyle çocuksuz bir hayat sürdüren ailelerin karşılaştıkları tepkileri, haklarındaki önyargıları, bu önyargıların arkasındaki motivasyonları ve aslında çoğunun ne denli yanlış ve yersiz olduğunu ortaya koyuyor. Amy Blackstone, çocuk sahibi olmama kararının da tıpkı olma kararı kadar doğal olduğunu, bu kararı alan insanların bencil damgası yemelerinin haksızlık olduğunu ve aslında genel kanının aksine gönüllü çocuksuzların da çocukları sevdiklerini, hatta onlara çocuklu ailelerden daha fazla zaman ve imkân tanıyabildiklerini hem kendi deneyimlerinden yola çıkarak hem de bulgulara dayanarak anlatıyor. Aynı zamanda aile, kadınlık, cinsiyet, cinsel yönelim, politika, feminizm gibi alanlara da değinerek geniş bir çerçeve çizmeyi amaçlıyor.
“Ebeveynlik herkes için biçilmiş kaftan değildir. Bunda utanacak bir şey yok. Aksini ileri süren kültürel mesajların yaygınlığına rağmen, ebeveynlik herkes için tatmin edici bir yaşamın anahtarı değildir.Ebeveynlerin bile tatmin olmak için ebeveynlikten fazlasına ihtiyacı vardır. Bazılarımız içinse ebeveynlik tatmin denkleminin hepten bir parçası değildir.”
EV: Tarihsel, Toplumsal ve Sembolik Bir Mekan Olarak Anlamı ve Dönüşümü
Editör:
Pınar Melis Yelsalı Parmaksız, 2023
Ev, fiziksel bir mekân olmanın ötesinde, özel alanın, mahrem olanın, güvenlik ve ait olma hislerinin, dört duvarı yuvaya dönüştüren yaratıcı eylemin yöneldiği, bazen ayrılmak bazense geri dönmek istenen bir yer; gerçek ve metaforik anlamlarıyla kişisel olanın, ailenin ya da kolektif düzeyde toplumsal ve siyasal kimliklerin bir ifadesi; coğrafi bir konum ya da mimari bir form olarak hayatlarımızın geçtiği bir yer olarak düşünülebilir. Hayatlarımızın merkezinde evle ilişkili kavrayışlar ve tanımlar hep var olmuşsa da ev tarihsel ve toplumsal olarak neredeyse her zaman değişme göstermiştir.
Tarihsel ve toplumsal açıdan Türkiye’de ev ve evin değişen/dönüşen anlamını ele almayı amaçlayan bu çalışma, evin çok boyutlu niteliği nedeniyle disiplinler arası bir yaklaşımı benimsiyor. Coğrafya, mimarlık, siyaset bilimi, tarih, sosyoloji, edebiyat, iletişim bilimleri gibi alanlardan beslenen ancak bunlarla sınırlı olmayan şekilde evi düşünme, hatırlama, deneyimleme tarzlarını anlamaya ve açıklamaya yönelik araştırmalar yapan ve yazan akademisyenlerin çalışmalarını bir araya getiriyor. Evi sosyal bilimlerin disiplinler arası bir konusu olarak yeniden düşünmek, yeni sorular sormak ve yeni araştırmalar yapmak için bir davet niteliği taşıyor.
Mahallenin Evleri: Fiziki, Dinî, Hukuki ve Ahlaki Teamüller Çerçevesinde Trabzon’da Evler Aslı Özcan • Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Bir Kültürel Üretim Mekânı Olarak Salon Nora Tataryan Aslan • Savaşta Ev, Evde İş: Ev-iş Dergisi (1939-1945) Tuğrul Çelik • Evsellikte “Servis”in Tasviri: 1950-1980 Yeşilçam Sinemasında Konut İçi “Hizmet” Mekanlarında Misafir Ağırlama Deniz Avcı Hosanlı • Evler Görücüye Çıkınca: “Daire” YouTube Kanalı ve Kültürel Sınırların Teşhiri Z. Selen Artan • Çocukluğun Mekânları: Çocukluktan Yetişkinliğe Evin Değişen Anlamları Ayşe Yılmaz ve Seran Demiral • Kokluca’da Bir Ev Turgay Gülpınar • Travmatik Bellek ve Mekân: Eve Ait Olmanın Zorlukları Çimen Günay Erkol • Yer ve Yurt Arasında Bir Kimlik ve Hafıza: Süryanilerin “Ev”e Dönüş Göçü Şilan Çelebioğlu • Bellek ve Mekân İlişkisinde Kiracı Olmak Şule Tepe • Kapanmanın Ardından: Ev-Konut Diyalektiği Bağlamında “İç”in Yeniden İnşası Ali Devrim Işıkkaya • Cinsiyet Perspektifinden Yuva Kurma/Kurmama: Covid-19 Pandemisi Döneminde Ev Odaklı Deneyimler Pınar Melis Yelsalı Parmaksız • Covid-19 Pandemisi Sonrası Evden Çalışan Babalar, Dönüşen Mekânsal İlişkiler ve Babalık Pratikleri Atilla Barutçu • “Ben Hep Zaten Yardım Ederdim!”: Ev İçi Erkekliğin Pandemik Hali Mislina Akşeker ve Duygu Altınoluk • “Hayat Eve Sığar” Söylemi ve Gençlik Kültüründeki Kodlara Dair Göstergebilimsel Bir Analiz Sinan Aşçı ve Gül Şener
Feminist Olan Politiktir
Derleyenler:
Aslı Çoban
Ayça Kurtoğlu
Ayşe Gönüllü Atakan
Gökçe Bayrakçeken Tüzel, 2023
Kitap, kadın çalışmaları alanında feminizmin düşünme, yazma, ilişkilenme biçimleri üzerine çalışırken, yolu Yıldız Ecevit’le kesişmiş, sayısız mekânda ve zamanda, zihin haritalarına serpiştirilmiş onlarca inceliğe tutunarak yollarını bulabilmiş olanların Hocalarına armağanıdır.
Akademik makalelerden deneme ve mektuplara, kadın emeği, akademi, feminist metodoloji ve feminist hareket üzerine çalışmalardan kişisel deneyimler üzerine feminist tartışmalara kadar yayılan bir derleme…
Kitap feminist teori ve politikanın çeşitliliği içinde pek çok şekilde okunabilir:
Adanmışla ve karşılık beklemeksizin sarf edilmiş bir emeğin yansıması…
Bir feminist akademisyen ve öğrencileri arasındaki karşılıklı deneyim ve bilgi aktarımının serüvenini izleme/gözlemleme aracı…
Feminizm, toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında bilgiyi çoğaltma ve dayanışma isteğinin ürünü…
Türkiye’deki feminist bilgi ve kültür birikimini yansıtan bir kaynak…
Sevgilerimizle,
Aslı, Ayça, Ayşe ve Gökçe
Temasın İmkanları
Ayşe Akalın, 2023
Dünyada son dönemde iyice yoğunlaşan güvenlik toplumu arayışı, internetin yaygınlaşıp etkinleşmesi, neoliberalizmin bedeni açık bir kaynak haline getirmesi ya da sağ popülizmin veya ekolojik yıkımın tetiklediği endişe ve korkular, duygulanımın gördüğü entelektüel ilgide önemli rol oynayan güncel gelişmelerden birkaçıdır. Duygulanım teorisi, bedenlerin sabit konumlanmış göründüğü zamanlarda dahi aralarında aktarım, bağlantı, işbirliği hallerinin olduğunu görmemizi sağlar: Değmek, değer üretmek ve dayan(ış)mak üç ayrı durum değil, aynı sosyalliklerin birbirine içkin üç ayrı biçimi olarak anlaşılabilir.
Temasın İmkânları, bu hallerin birbirleriyle nasıl konuştuğunu örneklemeyi amaçlıyor. Kitabın ilk bölümünde bedenler arasındaki “değmek” ilişkisi ölü bedenler adına yerine getirilen “son görev”, engellilere yardım eden asistan köpekler ve dokuma türünde üretilmiş sanat eserleri üzerinden anlatılıyor. Değmek deneyiminin değer üretme zinciri haline geldiği ilişkisellikler üzerinde yoğunlaşan ikinci bölümde ise tüp bebek kliniklerine yumurtalarını satan kadınların deneyimleri, ekolojik gıda hareketi ve göçmen ev işçileri konu alınıyor. Son bölümde ise birbirlerine değerken aynı zamanda değer aktarımında da bulunan sosyalliklerin topluluk üretme kapasiteleri, 2000’li yıllardaki feminist dergiler ve bir futbol kulübünün taraftar topluluğu üzerinden aktarılıyor.
Duygulanım alanında Türkiye’de sosyoloji/antropoloji disiplinleri bağlamında yayımlanan ilk derleme olan bu kitap, yeni bir kuramsal yaklaşım vasıtasıyla daha dayanışmacı bir dünyayı var etmek için yeni sorular sormayı ve kimi bilindik sorulara yeni cevaplar vermeyi hedefliyor.
Yaşamı Üretmek
Bütüncül Bir Feminist Teoriye Doğru
Melda Yaman, 2023
Bu kitapta esas olarak toplumsal yeniden üretim yaklaşımını konu ediyorum. Ayrıca, toplumsal yeniden üretim yaklaşımının köklerinin Marx ile Engels’in ilk yapıtlarına uzandığını göstermeyi amaçlıyorum. Kitapta yer alan yazılara kaynaklık eden çalışmalar, son beş yılda bu çerçevede kaleme aldığım makalelerden oluşuyor. Her birinin üzerinden geçtim. Kimisinin orijinal halini büyük ölçüde muhafaza ettim; bu yazıları ufak değişikliklerle derlemeye aldım. Kimisini ise yeniden yazdım. Yazıların hepsini güncel gelişmelerle ve tartışmalarla zenginleştirmeye çalıştım.
Bu kitabın bölümlerinin dizilişi kendi içinde mantıksal bir izlek oluşturuyor; lâkin her biri, belirli ölçülerde, ayrı ayrı ele alınıp okunabilecek denli içsel bir bütünlüğe de sahip. Her bir bölüm, odaklandığı özgül konunun ötesinde, feminizm ile Marksizm arasındaki bağı görünür kılmayı ve güçlendirmeyi amaçlıyor. Bunu bir yandan toplumsal yeniden üretim teorisinin materyalist bir tarih anlayışına dayandığını göstererek, bir yandan da toplumsal yeniden üretimin sermaye ile bağını kurarak yapmaya çalışıyor. Muradım, feminist teorinin Marksizmden daha fazla beslenmesi için kapıların biraz daha aralanması, böylece feminist mücadelenin sermayeye karşı mücadeleye yakınsamasının dayanaklarının güçlenmesi.
Öte yandan kitabın başlıca hedeflerinden biri de kadınları ezenin sadece sermaye olmadığının; erkeklerin de kadınları ezdiğinin, erkeklerin de kadınların emekleri ve bedenleri üzerinde tahakküm kurduğunun altını çizmek. Bu da, kadınların ezilmesinin kaynaklarını araştırırken sermayenin tek başına yeterli olamayacağını, ataerkinin de analize dâhil edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bununla bağlantılı üçüncü hedef de şu: Gerek materyalist tarih anlayışı gerekse de Marx’ın sermaye analizi kadınların ezilmesinin kaynaklarını araştırırken önemli birer yol gösterici olsalar da, tek başlarına yeterli olamazlar. O halde, kapitalizm analizinin ataerkinin analiziyle, Marx’ın teorisinin de feminist argümanlarla birleştirilmesi gerekir. Bu bakış açısıyla kitap, kadınların kurtuluşunun sermayenin yanı sıra ataerkiye karşı verilecek bütüncül bir mücadeleyle olanaklı olduğunun altını çiziyor.
Kitabın keyifle okunması; yeni sorulara, yeni tartışmalara, yeni araştırmalara vesile olabilmesi en büyük dileğim.
Kadına Karşı Ayrımcılık:
Hukuk, Toplum, Devlet ve CEDAW
Derleyenler:
Gökçeçiçek Ayata
Pınar Çağlı
Sevinç Eryılmaz, 2023
“Kadınlara karşı ayrımcılık” çok geniş kapsamlı ve disiplinlerarası bir kavram. Bu kitapta yer alan katkılar bu gerçeğin ışığında, kadına karşı ayrımcılık sorununa odaklanan incelemelerden oluşuyor. Ve bu yaklaşım, kadının insan haklarına ilişkin uluslararası temel normatif bir düzenleme olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (kısa adıyla CEDAW) bağlamında derinlemesine inceleniyor.
Kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesine yönelik Sözleşme ile kurulan bu koruma rejiminin geliştirilerek inşa edilmesi, birkaç yıl sonra yarım yüzyıla varacak, iç devinimi çok yüksek olan bir süreci kapsıyor. Bu devinimin başlıca aktörleri elbette kadınlar, yerel ve uluslararası kadın hakları hareketi ve uluslararası örgütler bünyesinde gerçekleştirilen mücadele. Bu hakların korunması rejiminin ürettiği ve diğer disiplinler alanındaki gelişmeleri dikkate alarak geliştirdiği, kavramsal ve uygulamaya dair önemli bir hak standartları birikimi oluştu. Bu önemli gelişim, bu kitaba katkıda bulunan, uluslararası ve yerel kadın hakları çalışmaları ve hareketi alanında yetkin araştırmacıların farklı başlıklar altında, geniş bir çerçeveye yayılan çalışmalarıyla irdeleniyor. CEDAW hak koruma rejimi, CEDAW Komitesi’nin Genel Tavsiyeleri, Nihai Gözlem Raporları, Komite nezdinde bireysel şikâyet başvurusu ve soruşturma usulleri, bireysel başvurulara ilişkin Komite kararları; özen yükümlülüğü kavramı; geçici özel önlemler ve özel önlemler; toplumsal cinsiyet eşitliği; toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; kesişimsellik; Türkiye ve CEDAW bağlarının kurulması ve gelişimi, Türkiye hukukunda CEDAW’a uyma yükümlülüğünün yapıtaşlarının eleştirel olarak değerlendirilmesi kitabın omurgasını oluşturan konular. Kitap, cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda, CEDAW deneyimini değerlendirme bağlamında, Türkçe literatüre önemli bir katkı sağlayacaktır.
Bu kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde, uzman araştırmacılar Gökçeçiçek Ayata ve Sevinç Eryılmaz tarafından yürütülen, Federal Almanya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından desteklenen “Hukukçular için CEDAW Okuryazarlığı” başlıklı proje kapsamında hazırlandı.
Feminist Failliğe Çağrı
Dersliklerde Feminist Pedagoji Deneyimleri
Derleyen:
İlknur Meşe, 2022
İnsanı her geçen gün daha da baskılayan, değersizleştiren, güvencesizleştiren ve zora dayalı olarak temel haklarından mahrum bırakan siyasal ve ekonomik güçler karşısında derslikleri her şeye rağmen demokratik, eşitlikçi öznellikler ve faillikler üretebilecek kamusal alanlara dönüştürebiliriz.
Feminist pedagoji doğal ve değişmez kılınmış kavramları, kimlikleri ve kategorileri eleştirmek, cinsiyetçi baskının ve sosyal eşitsizliklerin farkına varmak, geleneksel pedagojik tarzlara meydan okumak, derslik ile toplumsal değişim arasında bağ kurmak için yeni bir okuma ve öğretim metodu yaratmayı önerir ve bu anlamda bir umut ve özgürleş(tir)me politikasıdır. Bu kitap aracılığıyla feminist pedagoji, sadece okul ve öğrenciler ile sınırlı olmayıp, demokratik eleştirel bir kamusal alanın yaratılabildiği fiziksel veya sanal herhangi bir mecrada bile olsa birlikte üretilebilecek feminist bir öznelliğe ve failliğe yapılan bir çağrıdır.
Feminist Bir Faillik Oluşturmada Feminist Pedagojinin Ufku Üzerine İlknur Meşe • Taşrada ve Akademide Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği ve Feminist Pedagojinin İmkânı Üzerine Emek Yıldırım Şahin • *Taşra*da Feminist Hoca Olmak: Dönüştürücü Bir Deneyim Zehra Yılmaz • Yapısal Sınırlılıklar ile İmkânlar Arasında Feminist Pedagoji Deneyimlerim İlknur Meşe • Merkezden Taşraya Zorlu Adımlar: Taşra Üniversitesinde Feminist Dersliğin Güçlükleri Duygu Altınoluk • *Feminizm* Dersinin Ardından… Elif Madakbaş Gülener • Eril Tahakkümü Görsel İmgeler Üzerinden Sorgulamak Gamze Toksoy • Erkeklikler Sosyolojisi Üzerine: Küçük Ama Kalıcı İzler Bırakmak Mehmet Bozok • *Teletabiler Nasılsınız?* Sınıfı Başka Bir Mekâna Dönüştürmek İçin Feminist Pedagoji’nin Sunduğu İmkânlar Zeynep Alica • Fevziye Sayılan ile Mülakat: *Feminist Pedagoji Bir Özgürleşme ve Umut Pedagojisidir* İlknur Meşe
Gender and Biopolitics
The Changing Patterns of Womanhood in Post-2002 Turkey
Pınar Sarıgöl, 2021
In Gender and Biopolitics: The Changing Patterns of Womanhood in
Post-2002 Turkey, Pınar Sarıgöl sheds new light on the life spheres
of the woman as a means of uncovering neoliberal Islamic thinking
with regard to individuals and the population. Informed by Michel
Foucault’s critical perspective, the governmental rationality of
post-2002 Turkey’s Islamic neoliberalism is examined in this
volume. The tenets and merits of Islamic neoliberalism bring moral
and religious practices into the discussion regarding ‘how’ the
social order should be in general, and ‘how’ the ideal woman
should be in particular. Islam and neoliberalism are well matched
here because Islam takes society as a social body in which
hierarchies and roles are divinely normalised. This book uniquely
brings this point to the fore and draws attention to the interplay
between the rational and moral values constituting Islamic
neoliberal female subjects.
Leserschaft
This book will appeal to all social scientists and professional
groups, such as political activists and journalists, who seek an
alternative and critical perspective on contemporary Turkish
politics.
İradenin İyimserliği
Derleyen:
Aksu Bora, 2021
“21. yüzyıl için ‘kadınların yüzyılı’ dendi, bunun bazı haklı sebepleri de vardı; ama kadınlık tecrübesinin önemli kısmı hâlâ görünmüyor, sayılmıyor, temsil edilmiyor. Evet kadınlar daha çok görünüyorlar, onlar hakkında daha çok konuşuluyor ama hangi hikâyeler içinde? Kadınlar kendi hikâyelerini ne kadar anlatabiliyorlar? Belki şöyle sormak daha doğru olur: Kadınlar kendi hikâyelerini ne kadar yaratabiliyorlar? Çünkü bilirsiniz, temsilin bir güçlüğü, hep önceden anlatılmış bir hikâyeye düşmesidir; onun için temsil ile rol birbirine karışır pek çok zaman, kendinizi yazılmış bir piyeste figüran buluvermeniz işten değildir.”
Aksu Bora
İradenin İyimserliği, 2000’lerin Türkiyesi’nde kadınların varoluşunun cephelerini anlatıyor. Emek pratiklerinde, sanatta, sporda… sanal âlemde… milliyetçi ve muhafazakâr muhitlerde… edebiyatta, sinemada ve televizyon dizilerindeki temsillerinde… ve elbette feminist siyasi etkinliklerinde… kadınlar hakkında yazılan hikâyeler ve kendi hikâyelerini yaratan kadınlar…
Aksu Bora’nın hazırladığı derlemede onun yanı sıra Ahu Antmen, Sema Aslan, Emek Çaylı Rahte, Zehra Çelenk, Gözde Çerçioğlu Yücel, İlknur Hacısoftaoğlu, Binnaz Saktanber, Burcu Şenel, Funda Şenol Cantek, Nagehan Tokdoğan, Figen Uzar Özdemir, İlknur Üstün, Özlem Yeniay ve Nevin Yıldız’ın yazıları yer alıyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Editörler:
Prof. Dr. Aksu Bora
Dr. Öğr. Üyesi Şengül İnce, 2021
Toplumsal cinsiyet eşitliği, çok düzeyli ve çok bileşenli olarak elealınması gereken bir konu. Cinsiyete dayalı ayrımcılık, ayrımcılığın arkasındaki önyargılar, bu önyargıların içinde yeşerdiği ideoloji, eşitsizliği pekiştiren kurumsal yapılar ve maddi ilişkiler… Bütün bu düzeyleri ve bileşenleri birlikte ele almayı başarmadan konuyu kavramak mümkün değil, bir yandan da her biri ayrı birer çalışma alanı kapsamındaki bütün bu başlıklar, devasa bir bilgi yığını oluşturuyor.
Bu güçlüğü dikkate alarak ve konuyu basitleştirmekten kaçınarak, kapsamlı (ama elbette yetersiz) bir giriş kitabı hazırladık. Hacettepe Üniversitesinin ve HÜKSAM’ın uzun yıllara dayanan birikiminden de yararlanarak, konularında uzman öğretim üyelerinin katkılarıyla oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kitabının sizin için yararlı bir kılavuz olmasını dileriz.
Hazırlık sürecinde değerli katkılarından yararlandığımız hocalarımızın yanı sıra bu kitapta emeği geçen İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Gökçer Erdem’e teşekkürü borç biliriz.
Yeniden Üretilen Mekanlar
Sivas’ta Anı, Anıt ve Öteki Mekan
Pınar Karababa Demircan, 2021
Bu çalışma yakın dönem Türkiye tarihinin sıkça gündeme gelen kentlerinden biri olan Sivas’ın son yıllardaki dönüşümünün kent içinde yaşayan farklı topluluklarca nasıl deneyimlendiğini tarih, bellek ve mekân üzerinden incelemektedir. Kentin yeniden üretimi süreci ile kentin deneyimlenmesi arasındaki gerilimli ilişki kent estetiğinin ve kentsel söylemlerin dönüşümü, yersiz-yurtsuzlaştırma süreçleri ve kentte yaşayan çeşitli grupların mekânı kendi deneyimlerince uygunlaştırma pratikleri çalışmanın merkezinde yer alır. Kentin deneyimlenmesinin öznel yapısı otorite tarafından tanımlanmış bir mekân deneyiminde kaybolurken kenti bir toplumsal ilişkiler zemini ve üretim mekânı olmaktan çıkartarak tüketilecek bir metaya dönüştürmektedir. Bu dönüşümün yerleştirdiği yaşam tarzı beraberinde belleği ve farklı mekânlarla kurulan öznel ilişkiyi kullanan direnç mekanizmalarını da harekete geçirmektedir. Merkezde bulunan ve oradaki konumlarını korumaya çalışan esnaflar; kadınlara yönelik kültürel ve siyasi hedefin odağında olan muhafazakâr kadınlar; heterojen yapıda olmakla birlikte çoğunluğu Alevi halkın oluşturduğu mahallelerdeki birbiriyle destekleşen halk ve eski Madımak Oteli etrafında örgütlenen hareketin aktörleri bu araştırma kapsamında dönüşüme karşı bazen kesişen direnme pratikleriyle kentin hafıza ve söylemde yitimine karşı çıkmaktadırlar. Mekânsal düzenlemenin yoğunlaştığı 2007-2013 arası kritik bir dönemin bir kısmında saha çalışması yapılan bu araştırma yeni döneme geçişin parçası olan memnuniyetsizlik, çatışma ve mekân tutmanın küçük ölçekli bir yansımasını, bir başka deyişle bugünkü mekâna geçişi sağlayan önceki mekân politikalarının küçük ölçekli bir tarihini sunar.
Emek, Beden, Aile
Türkiye’de Kadınlık Halleri
Hazırlayanlar:
Taylan Acar,
Şemsa Özar, 2021
Ferhunde Özbay Anısına hazırlanan bu kitap, 9 Mart 2018’de Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen “Birinci Ferhunde Özbay Anma Konferansı: Türkiye’de Aile, Evlilik ve Kadın İstihdamı” başlıklı konferansta yapılan sunumların yeniden kaleme alınarak bir araya getirildiği makalelerden oluşuyor. Ferhunde Özbay göç, gençlik, demografik davranışlar, kadın bedeni ve emeği alanında yaptığı çalışmalarla ve Türkiye toplumunun demografik yapısının zaman içinde nasıl değiştiğini siyasi iktidarın toplumu şekillendirme hedefi çerçevesinde inceleyerek Türkiye’deki sosyal bilimlere fevkalade önemli bir katkı sağlamıştır. Bu derlemede, Ferhunde Özbay’ın kadın ve aile ekseninde yürüttüğü çalışmalarıyla açılan yoldan ilerleyen genç kuşak araştırmacılar, kadınların özgürleşme sorununun sosyal bilimler açısından olduğu kadar, toplumsal yaşamın sürdürülebilirliği açısından da ne kadar tayin edici bir yerde durduğuna ışık tutuyor; Türkiye’nin bu bağlamda içinden geçtiği güncel süreci farklı kavramsal yaklaşımlar ve metodolojilerle ele alıyorlar. Hepsi kariyerlerinin başlarında olan yazarlar sayesinde Ferhunde Özbay’ın mirasının emin ellerde olduğuna şüphe yoktur. Sosyal bilim anlamında hepimize, insani ve akademik alanda öğrencilerine, meslektaşlarına ve çevresindekilere her zaman ilham ve güç vermiş sevgili Ferhunde Özbay’ı saygı ve minnetle anıyoruz.
Yatak Odasındaki Kalabalık
Yeliz Turan Yunusoğlu, 2021
Vajinismus, yani kadının bedenindeki kimi tepkiler nedeniyle cinsel ilişkinin *tamamlanamaması*, genellikle tıp alanında ele alınır. Ülkemizde sıklıkla kadının *evlilik kurumu içindeki görevi*ni yerine getirememesi üzerinden tanımlanır ve beden parçalarına odaklanmış tedavilerle, kadının ihtiyaç ve taleplerine pek de kulak verilmeksizin, acilen çözülmeye çalışılır. Oysa cinsel ilişkinin verilmiş roller uyarınca kolayca gerçekleştirilmesi gereken “doğal” bir şey olduğu önkabulü, toplumun cinsellik üzerindeki yoğun etkisini gözardı eder. Cinselliği çevreleyen kültürel, kişilerarası ve içsel senaryolara odaklanan Yatak Odasındaki Kalabalık, sözü vajinismus deneyimi yaşamış kadınlara veriyor ilk kez. Katılımcıların aile hayatları, partnerleriyle ilişkileri ve tıbbi çözüm ararken karşılaştıkları sorunlar üzerine anlatılarını aktarırken *Her biri benzer deneyimleri kendi kabuklarında yaşamış, kendilerini yalnız hissetmişlerdi,* diyor Yeliz Turan Yunusoğlu.
Gender Academic Citizenship
Issues and Experiences
Edited by
Sevil Sümer, 2020
“Toplumsal Cinsiyet Temelli Akademik Yurttaşlık: Konular ve Deneyimler”
Norvec’te yasayan sosyolog Sevil Sümer’in derledigi kitap akademik
hayattaki toplumsal cinsiyet esitsizliklerine cok boyutlu bir teorik
yaklasim oneriyor.
Farkli Avrupa ulkelerinde yurutulmus olan arastirma projelerinin
bulgularinin “akademik yurttaslik” perspektifinden tartisildigi kitapta
Turkiye’den de Yildiz Ecevit, F. Umut Bespinar, Mine Tan, Gulsum Saglamer
ve Hulya Caglayan’in yazilari yer almaktadir.