Biz Kimiz?
Toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları, cinsiyet eşitsizliğini, ataerkilliği, ikili cinsiyet rejimini eleştiren ve sorgulayan bir alan ve disiplin olarak 1960’ların ikinci yarısında özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Britanya’da toplumsal mücadele hareketlerinin en önemlilerinden biri olan feminist hareketin sağladığı destekle gelişti ve görünürlük kazandı.
Kanada’da üniversitelerin yarısında lisans ve yüksek lisans düzeyinde kadın çalışmaları programları sürdürülmekte; üniversitelerin % 75’inde ise mutlaka bir kaç kadın konulu ders bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde kadın çalışmaları programlarının sayısı 800den fazla. Avrupa’da 32 ülkede ya en az bir üniversitede kadın çalışmaları programı var ya da kadın konulu / dersler mevcut. Avrupa Uluslararası Kadın Çalışmaları’nca hazırlanan rehberde, kadın çalışmaları için başvurulacak çeşitli adreslerin sayısı 500’ü aşıyor.
Kadın çalışmalarını yayınlayan özel periyodiklerin sayısında görünür bir artış var. Öyle ki, SAGE Yayınları kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları ile ilgili periyodiklerin listelendiği ayrı bir tanıtım kitabı çıkarıyor. Bu alanda çalışan akademisyen sayısı artmakla kalmıyor, alan aynı zamanda üniversitelerde yüksek lisans ve doktora programlarının açılmasıyla kurumsallaşıyor. Elde edilen bu başarının sırrı, çoğu İkinci Dalga Kadın Hareketi içinden gelen kadın akademisyenlerin kendilerini kadınların özgürleşmesi ve cinslerin eşitliği konusuna adanmışlıklarında gizli.
Gerçekten de kadın çalışmaları programları, kadınların bütün toplumlardaki ezilmişliğinin sorgulanmasıyla başlamış ve kadın çalışmaları derslerinin açılması, feminist hareketin akademik dünyaya taşınması sonucu oluşmuş; üstelik kadın çalışmaları disiplini bu gelişimi kadın çalışmalarına ön yargı ile bakılan, hatta düşmanca tavır takınılan bir ekonomik, politik ve akademik ortamda gerçekleştirmiştir. Bu açıdan baktığımızda, üniversitelerde kadın çalışmaları programlarını kuranlar, bu programlarda ders verenler, programa ilgi duyan ve kararlılıkla seçen öğrenciler cesaretlerinden dolayı kutlanmalıdır.
Feminizm kadınların kodlanmış bilginin dışında bırakıldıklarını öncül kabul eder, kadınların özerk bireyler olarak bu dışlanmışlıklarının analizini ve tanımını yapar. Buna dayalı olarak akademik kadın çalışmaları, bütün bilginin doğasını değiştirebilecek bir sorgulamayı başlatmış ve bunu kadınların farklı düşünce, deneyim, gereksinim ve ilgilerinin olduğunu gösterip odağı, erkek merkezcilikten kaydırarak yapmıştır.
Akademik kadın çalışmaları, feminist bilgi üretmeyi, var olan cinsiyet ilişkilerini /eşitsizliklerini sorgulamayı, kadınların deneyimlerini görünür kılmayı ve, tarihselleştirmeyi, egemen ataerkil tanımlara ve kısıtlamalara meydan okumayı, ana akım disiplinlerin temel kavramlarını ve egemen bilgi/bilim biçimlerini sorgulamayı, yeni düşünme biçimleri ve yeni öğretim süreçleri oluşturmayı, feminist politikalar üretmeyi hedefleyen çalışmalardır.
Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları, görece hala genç ve hızla büyüyen bir çalışma alanı. Başlangıçta kadın çalışmaları olarak tanınan bu alan, toplumsal cinsiyete ilişkin kuramsal tartışmaların eleştirilerek zenginleştirilmesi ile bugün ‘ toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları olarak anılmaktadır. İlk çalışmalarda eşitlik üzerine yapılan vurgunun yerini farklılık vurgusunun alması; bilgi üretiminin ve dilin ideolojik yapısının analizi; modernite paradigmaları kadar postmodernite paradigmalarının da kullanılması aldı. Her türlü yapısal ve sıradüzen özcülüğünün yapıbozuma uğratılması; bireyin merkezsizleştirilerek özne sorgusunun derinleştirilmesi; aklın kullanımının akılcılık olarak işlevselleştirilmesini sorgulayan çalışmalara ilginin artması; feminist eleştirel hukuk, sözlü tarih ve kültürel çalışmalarının yapılması; kuir kuramına yönelik artan merak ilgi son yıllarda yapılan çalışmaların bazı önemli özellikleridir.
Biz, çalışmalarını toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında yoğunlaştırmış bir akademik topluluğuz. Türkiye’de ve yurt dışında değişik ülkelerde yaşıyoruz. Kimimiz akademide, kimimiz akademi dışındayız; ama hepimiz bu alanın gelişimi için çalışıyoruz. Bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak, birbirimizle dayanışmak için bu dernek çatısı altında bir araya geldik.
Çalışma alanımızın disiplinler arası ve çok disiplinli olma özelliği var. Bu özellik, araştırmalarımıza zenginlik katıyor. Birbirimizden öğreniyoruz, farklılıklarımızla birbirimizi besliyoruz.
Çalışma alanımız aynı zamanda zor bir alan. Bilimsel kapsam ve zeminlerden uzaklaşan muhafazakar ve otoriter rejimlerin desteklediği toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler ,sosyal ve beşeri bilimleri , ama en çok da toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları disiplinini olumsuz etkiliyor. Çünkü biz eşitsizlikleri, ataerkilliği, cinsiyetçiliği, iki kutuplu cinsiyet hiyerarşisini ve homofobiyi temelden eleştiriyor ve reddediyoruz; bunları bilimsel ontolojik, epistemolojik ve metodolojik sorgulamalarımızda öne çıkarıyoruz. Bu duruşumuzla zaman zaman anti feminist düşünce, tutum ve davranışların kadın ve LGBTİ+ düşmanı yaklaşımların hedefi olsak da toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarını ilgi alanının, toplumsal ilişkileri özgürleştirici özelliğinin farkındayız. bu nedenle içinde bulunduğumuz akademik ve politik dönemin zorluklarını aşabilecek yetkinliği kendimizde buluyor ve çalışmalarımızı bu çerçevede kararlılıkla sürdürüyoruz.
Kuşaklararası ilişkilere önem veriyoruz. 1980’lerde ilk kuşak toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarının temel taşlarını döşedi. 199o’lar ve 2000’lerde ikinci kuşak bu zemin içerisinde güçlenerek bugün toplumsal ilişkilerin en geniş ve derinleşmiş eleştirel ve sorgulama alanına sahip üçüncü kuşağı oluşturdu. Bunun bir yansıması olarak ve kuşaklararası dayanışmanın en somut biçiminin genç araştırmacılara bilgi ve deneyim aktarımı olduğunu düşünerek akademik danışmanlık programının temellerini atıyoruz.